Rahman, Rahim Allah'ın adıyla
Allah'ın, bize karşı, bizim öz annelerimizden daha fazla merhametli olduğu gerçekten doğru mu? Cehennemi yarattığını ve bazı insanları oraya göndereceğini düşünürsek, bunu Allah'ın merhametiyle nasıl telif edebiliriz?
Yaqeen Enstitüsü tarafından yayınlanan Müslümanları Şüpheye Sevkeden Modern Meseleler adlı çalışma, oldukça fazla sayıda genç müslümanın, Allah'ın merhameti ile cehennem azabını telif etmekte ve bağdaştırmakta zorlandığı tespitini ortaya koymuştur. Ayrıca, insanı rahatsız eden lanet olgusu ile ilgili pek çok kavramın islam ve hıristiyanlıkta yer aldığına dair ''Yeni Ateistler'''in iddiaları, adalet anlayışımıza pranga vurmaktadır. Sonuç olarak, bugün pek çok müslüman, itikatlarını ve Yüce Allah'a olan imanlarını düzeltebilmek için bu kavramları anlamaya ihtiyaç duymaktadır. Bu makale özelinde, sınırlı insan idrakinin sınırlı bakış açısını kullanarak ebedi olan ve görünmeyen Allah'ı tamamen idrak etmenin imkansızlığını veya yüzyıllar boyunca müslüman ve hıristiyan ilahiyatçıların Allah'ın merhametiyle O'nun azabını telif etme konusundaki sayısız yazıları incelenmeyecektir. Bu araştırma dosyasında, Allah'ın merhameti ve cehennemle ilgili meşhur bir hadis-i şerif derinlemesine analiz edilecek ve bu hadisin mantıksız olduğu iddiası çürütülecektir.
Hz. Ömer'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle bir vaka anlatılır: Esirler arasında bulunan bir kadın yine esirler arasında bulunan birini arar. Sonunda bir çocuğu bulur ve onu bağrına basıp emzirir. Rasulullah (sav), ''Ne dersiniz? Sizce bu kadın, çocuğunu ateşe atar mı?'' buyurdu. Biz de ''Hayır ya Rasullallah. Onu atmama imkanı oldukça, atmaz'' dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: ''Allah'a yemin olsun ki; Allah'ın, kullarına olan merhameti, bu kadının, çocuğuna olan merhametinden daha fazladır''.
[1]Allah (cc) kendisini Kur'an'da Erhamu'r-Rahimin
[2] (kelimenin tam anlamıyla, merhamet edenlerin en merhametlisi) olarak tanıtır ve merhametinin her şeyi kuşattığını
[3] bildirir. Peygamber Efendimiz (sav) de Rabb'imizi bize tanıtırken O'nun, kullarına olan merhametinin, bir annenin, kendi çocuğuna olan merhametinden hatta bir kulun kendi nefsine olan merhametinden daha fazla olduğunu söyler. Kur'an veya sünnette, tevhid akidesinden sonra, Allah'ın aşkın bir rahmet ve merhamete sahip oluşundan daha net izah edilen ve daha fazla tekrarlanan bir olgu yoktur. Madem Allah bu kadar merhametli, öyleyse, O'nun bazı insanları cehennem ateşiyle cezalandırması nasıl mümkün olabilir? Sonsuz merhamet ile cehennem azabı nasıl bağdaştırılabilir?
Allah, herkesten daha merhametli olmalıdır. Çünkü, alemi yaratırken daha başlangıçta ona merhamet etme kabiliyetini veren O'dur.
Hiçbir merhamet Allah'ın rahmetini geçemez. Çünkü her bir merhamet, O'nun merhametinin bir tezahürüdür. Bu nedenle, İbn Teymiye (ö. 728 H) (r. aleyh) şöyle demiştir: "Allah'ın kullarına olan merhameti, çocuğuna karşı en merhametli olan anneden daha fazladır. Çünkü o kadına merhamet etme kabiliyetini veren Zat, o kadından daha merhametlidir."
[4] Ölen bir bebek için neden ağladığı sorulduğunda bu duruma atıfta bulunmuş ve fem-i güheri nebeviden şu kelimeler şeref-südur omuştur: "Bu gözyaşları, Allah'ın dilediği kalplere yerleştirdiği bir merhamettir".
[5] İnsanlığın İftihar Tablosu (sav), başka bir yüce beyanda bu hususu biraz daha açmıştır:
Allah'ın yüz merhameti vardır ve bunlardan sadece birini indirip cinler, insanlar, hayvanlar ve haşerat arasında paylaştırmıştır. Bu merhamet ebebiyledir ki, onlar birbirlerine rahmet ve merhametle muamele ederler. Yine bu merhamet sebebiyledir ki, vahşi hayvan yavrusuna merhamet eder. Hatta yeni doğan yavrusuna zarar vermekten korkarak, ayağını kaldıran atın merhametinin kaynağı da Allah'ın bahşettiği yine aynı merhamettir...[6] Öyleyse, kalplerinde, Allah'ın yerleştirdiği merhametten başka merhamet bulunmadığına göre kim Allah'tan daha fazla merhametli olabilir ki?
Annenin merhameti, her insanın hayatında hissettiği, Allah'ın evrensel merhametinin bir tecellisidir
Allah (cc), bu dünyada mümin veya kafir, itaat eden veya etmeyen herkesi kuşatan sınırsız bir merhamet sergilemektedir. İnsanların sahip olduğu hayat, ömür boyu devam
eden yiyecek, içecek, tedavi, koruma ve daha fazlası, hep işte bu sınırsız ve evrensel rahmetin birer tezahürüdür. Alıp-verdiğimiz her nefes, başımızı okşayan güneş ışınları, gökten inen rahmet damlaları, anne sevgisi, kainatta cari olan şefkat kanunu ve bizi felaketlerden koruması bu merhametin görülebilir örneklerini teşkil eder. Herşeyi kuşatan evrensel rahmetin büyük bir kısmı ise, görülemediği veya hiç hissettirilmeden gösterildiği veya nisyan ile malul beşer hafızasının kıvrımlarında kaybolduğu için farkedilemeyecektir bile. Yukarıda zikredilen bir hadisin farklı bir versiyonunda Aleyhiekmelüttehaya Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
Allah, merhameti yüz parça olarak yarattı. Doksan dokuz bölümünü kendine has kıldı. Birini de kainata paylaştırdı. Kâfir Allah'ın rahmetini tam kavrayabilseydi, kesinlikle cennete girmekten umudunu kesmezdi. Mü'min de Allah'ın azabını tam kavrayabilseydi, cehennem azabından hiç emin olamazdı.[7] Bu nedenle, her ne kadar kendi yaşamlarında Allah'ın merhametine farklı seviyelerde muhatap olasalar da, bu dünyadaki bütün insanlar, öz anneleri dahil bu hayattaki diğer insanlardan daha ziyade Allah'tan merhamet göreceklerdir. Demek ki Allah, ahirette hiç kimseye merhamet etmese bile, sadece bu dünyada insanlara gösterdiği merhamet, O'nun, insanlara karşı kendi öz annelerinden bile daha fazla merhametle muamele ettiğini ispatlamaya kafidir.
Allah (cc), rahmetinin asıl büyük tecellisini ahirette müminler üzerinde gösterecektir
Ahirette, O'nun rahmeti daha da fazla, doksan dokuz kat fazla tecelli edecektir. Bu yüzden, buna şahid olan insan zihni bunu kavrayamayacaktır. Abdullah Bin Mesud (ra) şöyle demiştir:
"Allah'ın rahmeti insanlar üzerinde kıyamet gününde de tecelli etmeye devam edecektir. O'nun insanlara olan rahmetini ve şefaatçilerin insanlara şefaatini gören İblis'in kalbi umutla kıpır kıpır olacaktır."
[8] Ama, rahmet ve merhamet tecellileri o gün sadece müminlere has olacaktır. O gün bütün mü'minler Allah'ın rahmetine mazhar olacak ve hiçbiri bu rahmetten mahrum bırakılmayacaktır. Hammad Bin Seleme (r. anhü) şöyle demiştir. ''Beni Allah'ın yargılamasıyla anne-babamın yargılaması arasında, bana tercih hakkı verilseydi, Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın yargılamasını tercih ederdim. Çünkü Allah bana karşı, kendi anne-babamdan daha merhametlidir.
[9]Allah'ın kullarına karşı, bir annenin kendi çocuğuna olan merhametinden daha fazla merhametli olması ''O'nun kulları'' tabirinin, O'nun iman eden kulları anlamında anlaşıldığı ahirette de geçerlidir. Aslında, bu hadisin bazı rivayetlerinde "Aynı şekilde, Allah da sevdiğini ateşe atmaz" ibaresi geçmektedir
[10]. Şurası kesindir ki, bu hitap şekli Allah'a isyan edip O'nu inkar edenlere karşı kullanılamaz.
[11]